Frankfurt Deplasmanında Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi Kabusu: Neler Yanlış Gitti?
Şampiyonlar Ligi’nin ilk haftasında Galatasaray, deplasmanda Frankfurt’a karşı öne geçtiği maçı 5-1 gibi ağır bir skorla kaybederek büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Bu sonuçla grupta son sıraya gerileyen ve haftayı 5 gol yiyen tek takım olarak tamamlayan sarı-kırmızılıların performansı, Şampiyonlar Lokali’nde Erman Yaşar ve Emre Özcan tarafından detaylıca masaya yatırıldı. Bu yazımızda, Galatasaray’ın maçtaki stratejisinden bireysel hatalarına, Okan Buruk’un taktiksel tercihlerinden Türk futbolunun genel Avrupa performansına kadar pek çok konuyu ele alacağız.
Galatasaray’ın Başlangıç Stratejisi ve İlk Yarı
Maça başlarken Galatasaray’ın oyun planı oldukça netti: toptan vazgeçmek ve Frankfurt’un topa sahip olmasına izin vererek onların güçlü yönlerini kısıtlamak. Erman Yaşar’ın belirttiği gibi, “toptan ne kadar vazgeçileceği Frankfurt için hayatı o kadar zorlaştıracak.” Leverkusen maçında görülen Yulman örneği, bu stratejinin Frankfurt’a karşı işe yaradığını gösteriyordu. Kadro tercihlerinde de bu zihniyet hakimdi: Abdulkerim’in yerine Singo’nun savunmada olması, takımın geride çok fazla pas trafiğine girmeyeceğini ve topu mümkün olduğunca uzun toplarla Frankfurt’a yollayacağını işaret ediyordu. İleride Barış Alper’in bulunması da beklenen bir durumdu, zira Mauro Icardi’nin bu seviye için henüz hazır olmadığı düşünülüyordu. Okan Buruk’un ilk etapta bu planı “gayet iyi” olarak değerlendirildi.
Galatasaray maça iyi başladı ve henüz 8. dakikada Yunus’un golüyle 1-0 öne geçti. İlk 8 dakikadaki istatistikler, Galatasaray’ın uzun top frekansının yüksek olduğunu gösteriyordu; toplam 26 pasın beşi uzun top. Her şey yolunda giderken, Leroy Sane’nin asist dışında bireysel olarak top kayıpları ve hatalı tercihlerle dikkat çektiği belirtildi. Ancak golün ardından oyunun gidişatı değişmeye başladı.
Dönüm Noktası: 1-0 Sonrası Oyun Değişikliği
Emre Özcan’ın da vurguladığı gibi, Galatasaray 1-0 öne geçtikten sonra oyun anlayışından uzaklaştı. İlk 15-20 dakikada iyi giden oyunun ardından, takımda bir “ihtiras” veya “özgüven artışı” yaşandığı ve “Bunlarda da çok bir şey yok abi, biz bunlardan daha iyi takımız” düşüncesine kapıldığı ifade edildi. Bu durum, ilk 8 dakikadaki uzun top frekansından vazgeçilerek kısa pas bağlantılarına ağırlık verilmesine yol açtı.
Frankfurt, Dino Toppmöller yönetiminde geçiş oyunu, kontra atak ve önde baskı üzerine kurulu bir takım. Topu rakibe bırakıp boş alan bularak tehlikeli oluyorlar. Galatasaray’ın 1-0 öne geçtikten sonra kendi birinci bölgesinde oyun kurmaya başlaması, Frankfurt’un “tuzağına düşmesi” olarak yorumlandı. Zira bu durum, Frankfurt’un istediği senaryoların sahaya çıkmasına neden oldu. Geçtiğimiz sezon Frankfurt’un topa %60’ın üzerinde sahip olduğu birçok maçı kaybettiği örneklerle gösterildi; bu, onların topu rakibe bırakma stratejisinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyordu.
Frankfurt’un Tuzağı ve Galatasaray’ın Talihsiz Golleri
Galatasaray’ın oyun kurgusundaki bu değişiklik, talihsiz golleri de beraberinde getirdi. Yunus’un top kaybı sonrası rakibin omzuna çarpan topun golle sonuçlanması ve ardından gelen ikinci golde yine Yunus’un top kaybı sonrası hızlı geçişle gelen pozisyonlar, Galatasaray’ın kendi yarattığı “şanssızlıkları çağırma” durumu olarak değerlendirildi. İlk yarının sonuna doğru, 37. dakikadan itibaren kalelerinde üst üste goller görmeleri ve devreyi 3-1 geride kapatmaları, maçın hissiyatıyla uyuşmayan bir durumdu. Galatasaray’ın gol beklentisi (xG) 1.17 iken 5 gol yemesi, talihsizliğin yanında oyun planındaki yanlışlıkları da gözler önüne serdi.
İkinci Yarı ve Taktiksel Hatalar
İkinci yarıda Galatasaray’ın oyunu tamamen bıraktığı, oyuncuların vücut dilinde inançsızlık görüldüğü ifade edildi. Özellikle Okan Buruk’un 55. dakikada yaptığı Icardi-Lemina değişikliği, “fiyasko” olarak nitelendirildi. Orta sahadan Lemina gibi bir oyuncunun çekilip, bu seviye için henüz yeterince fit olmayan Icardi’nin oyuna alınması, orta sahayı tamamen boşaltarak Frankfurt’un daha rahat gelmesine neden oldu. Icardi’nin maçta sadece 8 top teması yapması, bu değişikliğin ne kadar etkisiz olduğunu gösterdi. İzleyicilerden gelen yorumlar da bu değişikliğin maçı 5-1’e götüreceğini öngörüyordu. Okan Buruk’un bu tür orta saha boşaltan hücumcu değişikliklerini Türkiye Ligi’nde bile sorun yarattığı, Şampiyonlar Ligi deplasmanında ise kabul edilemez olduğu belirtildi.
Bireysel Performanslar: Leroy Sane Tartışması
Maçtaki bireysel performanslar da eleştiri odağıydı. Özellikle Leroy Sane, asist yapmasına rağmen maç genelinde sürekli top kayıpları ve hatalı tercihlerle takımına zarar verdi. Erman Yaşar, Sane’nin goldeki zamanlamalı pası ve ikinci yarıdaki bir şutu dışında maçta olumlu bir aksiyonunu görmediğini belirtti. Sane’nin sürekli adam geçememesi, pas atması gereken yerde atmaması ve 13 top kaybıyla oynaması, ilk 30 dakikada 2-0’a gidilebilecek fırsatların değerlendirilememesinin önemli nedenlerinden biri olarak gösterildi. Oyuncunun mevcut formu ve yüksek maaşı, takım içi dengeler açısından da tartışma konusu oldu.
Türkiye Ligi ve Avrupa Performansı Arasındaki Fark
Konuşmacılar, Galatasaray’ın Türkiye Ligi’ndeki domine edici performansının, Avrupa’daki test edilme eksikliğinden kaynaklandığını savundu. Son iki sezonda sadece üç kez ligde mağlup olan bir takımın, Avrupa’da üst üste başarısız sonuçlar alması, ligin rekabetçi ortamının yetersizliğini gündeme getirdi. Frankfurt’un “vasat bir Frankfurt’a” karşı 5 gol yemesi, Türk takımlarının Avrupa seviyesindeki fiziksel ve taktiksel beklentilere cevap veremediğinin bir göstergesi olarak yorumlandı. Frankfurt’un Galatasaray’dan 10 km daha fazla koşması da fiziksel farklılıklara işaret etti.
Hakem Kararları ve Sorumluluk
Okan Buruk’un maç sonrası hakem kararlarına yönelik eleştirileri de değerlendirildi. Buruk, İtalyan hakemin Galatasaray aleyhine kararlar verdiğini ve Barış Alper’in golünü kestiğini belirtti. Ancak panelistler, hakemin düdüğü pozisyondan çok önce çaldığını ve dolayısıyla golün engellenmediğini, sadece hatalı bir düdük olduğunu vurguladı. Maçın 5-1 gibi bir skorla bitmesinde hakem faktörünün uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı ve Galatasaray’ın yenilgisini hakem üzerinden okumanın doğru olmadığı ifade edildi. Okan Buruk’un sorumluluğu üstlenmesi takdirle karşılandı ancak “ilk yarı doğrular, ikinci yarı yanlışlar” söylemi, Frankfurt’un oyunu domine etme arzusuna rağmen Galatasaray’ın topa fazla sahip olmasını bir başarı olarak algılaması nedeniyle eleştirildi.
Gelecek Maçlar ve Kalan Umutlar
Galatasaray’ı Şampiyonlar Ligi’nde zorlu bir fikstür bekliyor. Liverpool (iç sahada), Atletico Madrid (iç sahada) ve Manchester City (deplasman) gibi güçlü rakiplerle karşılaşacaklar. Panelistler, Frankfurt ve Liverpool deplasmanlarının “kaybetmenin normal olduğu” maçlar olduğunu belirterek, asıl kritik dönemin “göbekteki dört maç” (Bodo/Glimt, Ajax deplasman, Union Saint-Gilloise iç saha) olduğunu vurguladı. Bu maçlardan puan veya puanlar almak, Galatasaray’ın Avrupa’daki kaderini belirleyecek. Takımın bu seviyede “5 yememesi” gerektiği ve Okan Buruk için bu sezonki Avrupa performansının, dört kez lig şampiyonu olsa bile, kariyeri açısından belirleyici olacağı ifade edildi.
Sonuç
Frankfurt karşısında alınan 5-1’lik mağlubiyet, Galatasaray için Şampiyonlar Ligi serüvenine kötü bir başlangıç oldu. Maçın ilk bölümündeki doğru oyun planından sapılması, Okan Buruk’un taktiksel hamleleri ve bazı bireysel performans düşüşleri, bu ağır yenilginin ana nedenleri olarak gösterildi. Türk futbolunun genel olarak Avrupa seviyesine uyum sağlama konusunda yaşadığı sıkıntılar da bu maç özelinde bir kez daha gözler önüne serildi. Galatasaray’ın önündeki zorlu fikstürde, özellikle orta sıralardaki rakiplere karşı alacağı sonuçlar, Şampiyonlar Ligi’ndeki geleceğini tayin edecek. Takımın, bu maçtan ders çıkararak mental ve taktiksel olarak daha güçlü bir dönüş yapması gerekiyor.