Türk Hakemliğinde Cesaret ve Adalet: Tartışmalı Kararların Gölgesinde
Son dönemde Türk futbolunda hakem kararları yine tartışmaların odağı haline geldi. Özellikle VAR hakemi Onur Özü Toprak ve saha hakemi Cihan Aydın’ın adı geçen olaylar, hakemlerin kararlarındaki cesaretsizlik ve dış etkenlerden etkilenme konularını gündeme getirdi. Bu yazımızda, yaşanan son gelişmeler ışığında Türk hakemliğinin mevcut durumunu ve tartışmalı kararların maçlar üzerindeki doğrudan etkilerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Hakemlerin Kariyer Yolculukları ve Tartışmalı Kararlar
Onur Özü Toprak, geçmişte Orkun’un karıştığı bir olayda da yer almasıyla biliniyor. Aynı zamanda FIFA VAR hakemi olan Toprak, geçen sezon Antalya maçında Cihan Aydın’ın vermediği bir penaltı yüzünden FIFA listesinden çıkarılmış, yerine Mehmet Türkmen alınmıştı. Bu durum, hakem atamaları ve kararları üzerindeki baskının ne denli büyük olduğunu gözler önüne seriyor.
Cihan Aydın’ın yönettiği Fenerbahçe maçlarına bakıldığında, 9 maçın dördünde Fenerbahçe’nin puan kaybettiği görülüyor. Özellikle son pozisyonlarda hakemlerin VAR’a gitmeden penaltı verme cesareti gösterememesi, kararların adil bir şekilde verilmediği düşüncesini güçlendiriyor.
Sahadaki Korku ve Cesaretsizlik
Maç sırasında hakemlerin net penaltı pozisyonlarını ya da kırmızı kartlık durumları VAR’a devretme eğilimi, “korkaklık” ve “cesaretsizlik” olarak yorumlanıyor. Bir hakem, açık bir penaltıyı bile VAR’a danışmadan veremiyorsa, bu durum hakemliğin temel prensiplerine aykırıdır. Örneğin, Arçı Brown’un pozisyonunda atılması gereken kartın korkudan verilememesi, maçların kaderini doğrudan etkiliyor.
Hakemlerin, “bana ihale kalmasın”, “maç alamam” gibi düşüncelerle karar vermekten çekinmeleri, oyunun doğallığını bozuyor. Hakemlerin, tartışmalı kararlarda önce kendi kararlarını verip, hata durumunda VAR’dan geri çağrılmayı beklemeleri gerektiği vurgulanıyor. Bu, hakemin sahada otoritesini göstermesi ve doğruya inanması için elzemdir.
VAR Uygulaması ve Tutarsızlıklar
VAR sistemi, aslında hataları minimize etmek için getirilmiş olsa da, mevcut uygulamalarla yeni sorunlara yol açıyor. Örneğin, bir pozisyonun hakem tarafından “ayna gibi” görülmesine rağmen penaltı verilmemesi ve VAR’a gidilmesi, sistemin amacından saptığını gösteriyor. Hakemlerin, “yok” diyerek sorumluluktan kaçınmaları ve net ikili mücadelelerde bile VAR’ın müdahalesini beklemeleri eleştiriliyor.
Bir spor yorumcusu, “Korkak gördüğü pozisyonu veremiyor. Öbürüsü monitörde gördüğü VAR’ı veremiyor. Ya bunlar mı Türk hakemleri?” diyerek Türk hakemliğindeki bu duruma sert tepki gösteriyor.
Hakem Atamalarındaki Şeffaflık ve Deneyim Sorunu
MHK’nin atamaları yapmadığı, bunun yerine eski MHK üyelerinden Yunus Yıldırım ve Ahmet Şahin gibi isimlerin etkili olduğu iddiaları, hakemlik sistemindeki güveni sarsıyor. Özellikle Fenerbahçe-Alanya maçına Cihan Aydın ve Onur Özü Toprak gibi isimlerin atanması, Trabzon-Fenerbahçe derbisi gibi kritik maçlarda görev verilmemesi, “kasten mi yapılıyor?” sorusunu akıllara getiriyor.
Trabzonspor’un bir golünün haksız yere iptal edildiği, Fenerbahçe’nin nizami bir golünün verilmediği örnekler, hakemlerin “adaleti sağlamak” yerine “cezalandırmak” veya “dengelemek” gibi farklı motivasyonlarla hareket ettiğini düşündürüyor.
Geçmişte Halil Umut Meler’in yönettiği Trabzon-Fenerbahçe maçından sonra Oğuzhan Çakır’ın, bu sezon ise Ozan Ergün’ün deneyimsizliğine rağmen kritik maçlara atanması, kulüpler arasındaki gerginliği artırma potansiyeli taşıyor. Süper Lig’de tek bir düdük çalmamış Dakul ve Çelik gibi isimlerin VAR’a atanması da bu endişeleri perçinliyor.
Cenk’in Açıklamaları ve Penaltı Pozisyonu
Son maçlardan birinde Beşiktaşlı futbolcu Cenk’in açıklamaları, hakem hatalarının futbolcular üzerindeki etkisini net bir şekilde ortaya koyuyor. Cenk, rakip oyuncunun eline çarpan topun net bir penaltı olduğunu, hatta kendisinin penaltıyı atmak için topu aldığını belirtiyor. Soyunma odasında pozisyonu tekrar izlediğinde elin vücuttan açık olduğunu ve topun yön değiştirdiğini gören Cenk, hakemlerin karar verememesine şaşırdığını ifade ediyor. Elin vücuda bitişik olmaması ve risk alınarak topa gelinmesi durumunda penaltının verilmesi gerektiğini vurguluyor.
İlintili Düşünceler ve Hakemliğin Geleceği
Hakemlikte en büyük tehlikenin “ilintili düşüncelerle” hareket etmek olduğu belirtiliyor. Maçları, verilen kararları, sosyal medyayı ve atamaları birbiriyle ilişkilendirerek karar vermek, adaletten uzaklaşmaya neden oluyor. İlk 13 dakikada çalınan 7 faulün çoğunun aslında faul olmaması, hakemlerin balans faulleri yaparak maçı yönetmeye çalıştığını gösteriyor.
Kulüplerin centilmen adımlar atarak aralarındaki gerginliği azaltmaya çalıştığı bir ortamda, deneyimsiz hakemlerin kritik maçlara atanması, “yangına benzinle gitmek” olarak yorumlanıyor. Hakemlerin görevi, adaleti sağlamak ve maçları adil bir şekilde yönetmektir, cezacı bir rol üstlenmek değildir.
Sonuç
Türk hakemliğinin, özellikle son dönemde, cesaret eksikliği, VAR kullanımındaki tutarsızlıklar ve şaibeli atamalar nedeniyle ciddi bir güven bunalımı yaşadığı aşikârdır. Hakemlerin, dış etkenlerden bağımsız, korkusuz ve adil kararlar verebildiği bir sisteme acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Futbolun ruhuna uygun, hakça rekabetin ön planda olduğu bir lig için hakemlerin adaletli ve cesur duruşu vazgeçilmezdir.