Fenerbahçe’de Neler Oluyor? Yöneticilerin Çatışması, Hakemler ve Büyük Panik!
Her hafta Fenerbahçe gündeminin nabzını tuttuğumuz “Nabız” programımıza hoş geldiniz. Bu hafta Ferudun Niğdelioğlu ile birlikte sarı-lacivertli camiadaki sıcak gelişmeleri, özellikle de yöneticiler arasındaki sert atışmaları, tartışmalı hakem kararlarını ve yaklaşan başkanlık seçimi öncesindeki büyük paniği masaya yatırdık. Futbolun sadece saha içinde değil, yönetim koridorlarında da nasıl gerginliklere sahne olduğunu, taraftarın bu durumdan nasıl etkilendiğini ve camianın geleceğine dair önemli sinyalleri derinlemesine inceledik.
Futbolda Saygı, Birlik ve Mevcut Ayrılıklar
Mevcut Futbol Ortamının Eleştirisi
Futbolun aslında bir saygı, birlik ve yaşam biçimi olması gerektiğini vurgulayarak başladığımız programda, günümüz Türk futbolundaki kutuplaşmaya dikkat çekildi. Kulüp başkanlarının, yöneticilerin ve medya mensuplarının “toplulukta farklı, tenhada farklı konuşanlar” olarak nitelendirilmesi, samimiyetsizliğin altını çiziyor. Seyirciyi kandırmaya yönelik bu tavırların, futbolun ruhuna aykırı olduğu belirtildi.
3 Temmuz Sürecinin Yanlış Kullanımı
Özellikle eski başkanlardan İlhan Ekşioğlu’nun “3 Temmuz’u nerede ve nasıl kullanacağınızı bilmelisiniz, her dakika konuşulmaz” sözleri hatırlatılarak, 14 yıl önceki bu travmatik sürecin hala güncel tartışmalarda bir malzeme olarak kullanılması eleştirildi. Fenerbahçe’nin kupa davalarıyla kendini ispat etme zorunluluğunun olmadığı, sürekli gündeme getirilmesinin anlamsız olduğu ve kulübün bu zihniyetle yönetilmesinin temel sorun olduğu dile getirildi. Her söze cevap verme çabasının, kulübün enerjisini boş yere tükettiği ifade edildi.
Hakem Kararları ve Saha İçi Gerginlikler
Onachu Pozisyonu ve Hakem Hataları
Trabzonspor maçında yaşanan ve büyük tartışmalara yol açan hakem kararları ele alındı. Özellikle Onachu’nun iptal edilen jeneriklik golü, maçın gerginleşmesine neden olan kritik bir an olarak gösterildi. Hakemin pozisyonu doğru yorumlayamaması ve VAR’a rağmen yanlış karar vermesi, futbolcuların ve dolayısıyla oyunun atmosferini olumsuz etkiledi. Schikrer’in pozisyon almadaki kurnazlığına değinilerek, futbol dünyasında bu tür “avantaj sağlama” davranışlarının geçmişten beri var olduğu ancak hakemlerin bunları doğru değerlendirmesi gerektiği belirtildi.
Adaletsizliğe Çözüm: Yabancı Hakemler
Türkiye’de yabancı hakemlerin olmadığı sürece adaletin sağlanamayacağı vurgulandı. Özellikle VAR odasında yabancı bir hakemin bulunmasının, birçok tartışmalı kararın önüne geçebileceği, kuralların ve prosedürlerin daha doğru uygulanacağı savunuldu. Mevcut Merkez Hakem Kurulu’nun (MHK) yetersizliği ve görevde kalma ısrarı, kaosa sürüklenen Türk futbolunun en önemli nedenlerinden biri olarak gösterildi.
Transfer Politikası ve Finansal Durum
Başarılı ve Eleştirilen Transferler
Fenerbahçe’nin transfer stratejisi ve oyuncu kalitesi de değerlendirildi. Özellikle Ederson gibi “müthiş bir kaleci” alınmasının ve kalecinin takıma kattığı güvenin altı çizildi. Yıllardır dillendirilen “kaleci kaleci gibi, santrafor santrafor gibi olacak” beklentisinin nihayet karşılandığı ifade edildi. Ancak santrafor pozisyonundaki sıkıntıların devam ettiği, John Duran gibi oyuncuların psikolojik sorunları ve yüksek maliyetleri nedeniyle eleştirilere maruz kaldığı belirtildi. Diğer yandan Mauro Icardi ve Amrabat gibi santraforların görevlerini iyi yaptıkları örnek gösterildi.
Kulübün Mali Yapısı ve Yüksek Oyuncu Maaşları
Kulüplerin harcadığı “milyon eurolar” ve yüksek oyuncu maliyetleri eleştiri konusu oldu. Kerem gibi Türk bir oyuncuya bile vergileriyle birlikte 35 milyon euro gibi yüksek bir maliyetin ödenmesi, paranın içeride kalması açısından olumlu bulunsa da, genel olarak yabancı transferlere harcanan devasa paraların ülke dışına akması ciddi bir sorun olarak görüldü. Kulüplerin finansal durumu konusunda şeffaflık eksikliği ve borçların affedilmesi gibi durumlar, taraftarın sırtına yüklenen ağır maliyetlere dikkat çekilerek eleştirildi. Serdar Adalı dönemindeki Beşiktaş’ın 50 milyon dolar ihtiyacı örneği verilerek, Fenerbahçe’nin de 3 ay içinde 100 milyon dolara ihtiyacı olduğu vurgulandı.
Başkanlık Yarışı ve Ali Koç Yönetimi
Ali Koç’un Seçim Paniği ve Yönetim Tarzı
Ali Koç’un başkanlık seçimleri öncesindeki “acayip panik” durumu detaylıca incelendi. Aziz Yıldırım’a karşı aday olduğundaki sakinliğinin aksine, şu an dernekleri arayan, mesajlar atan, dünyanın her yerine ulaşan bir kampanya yürütmesi, büyük bir endişe taşıdığı şeklinde yorumlandı. 1907 Derneği’nin düzenlediği “Güç Birliği” toplantısının ve bu organizasyon için harcanan 35-40 milyon liranın israf olduğu dile getirildi. Koç’un “sezon sonunda şampiyon olmasak da devam edeceğim” açıklaması, kulübün sahibiyim mesajı olarak algılandı.
Diğer Adaylar ve Birlik Çağrısı
Saadettin Saran ve Hakan Bilal Kutlualp gibi diğer başkan adaylarının durumu da konuşuldu. Hakan Bilal Kutlualp’in 9-10 bin imzanın arkasında durarak “en masum aday” olduğu ve takdire şayan bir duruş sergilediği belirtildi. Ancak Ali Koç’un korktuğu bu isimlerin, kulübün menfaati için birleşmeleri gerektiği, aksi takdirde Ali Koç’un seçimi yeniden kazanacağı ve “zihniyet değişiminin” gerçekleşemeyeceği ifade edildi. Saadettin Saran’ın geçmişteki dava sorunları ve devir teslim yapmama sebepleri de gündeme getirildi.
Ali Koç Döneminin Bilançosu: Başarısızlıklar ve Bitirilen Seriler
Ali Koç’un 7 yıllık başkanlık dönemindeki sıfır şampiyonluk karnesi, camia içi birlik ve sevginin bitirilmesi, nefret ve kin ortamının yaratılması gibi olumsuz sonuçlar sıralandı. Galatasaray, Trabzonspor ve Beşiktaş’a karşı olan yenilgisizlik serilerinin sona ermesi, 100’den fazla oyuncu transferi ve sayısız hoca değişikliği, taraftarın en çok eleştirdiği konular arasında yer aldı. Ali Koç’un yönetimdeki bu başarısızlıklarına rağmen etrafındaki kişilerin onu sürekli övmesi ironik bir durum olarak yorumlandı.
Tünelin Ucundaki Işık Nerede?
Ali Koç’un yıllardır dile getirdiği “tünelin ucunda ışığı gördüm” söylemi sorgulandı. Fenerbahçelilerin de bu ışığı görmek istediği, ancak mevcut yönetimin bu vizyonu onlara gösteremediği, aksine engellediği öne sürüldü. Kulübün içinde “garip bir yapı” olduğu, paraların ve borçların şeffaf olmadığı, sürekli “çıktık çıkacağız” söylemlerinin inandırıcılığını yitirdiği belirtildi.
Taraftarın Yeri ve Kulüp Yönetimi
Taraftarın Kutsallığı ve Duygularıyla Oynamak
Taraftarın kulübün en yüce değeri olduğu ve yöneticilerin taraftara hizmet etmek için orada bulunduğu vurgulandı. Taraftarların kapıda işçi, evde aşçı, temizlikçi olmadığı, onların duygularıyla oynanmaması gerektiği belirtildi. Bir maça gitmenin maliyetinin asgari ücretin dörtte biri kadar olduğu, insanların büyük fedakarlıklarla destek verdiği ve bu fedakarlıkların boşa çıkarılmaması gerektiği dile getirildi. Cevat Prekazi’nin bile tribünlerdeki değişime şaşırdığı örneğiyle, maliyetlerin ve tribün profilinin nasıl farklılaştığına değinildi.
Kulüpler Şirketleşmeli mi?
Kulüplerin şirketleşmesi tartışması da gündeme geldi. Mevcut yönetim anlayışıyla inanılmaz borçlar yapıldığı, bu borçların bir noktada affedilmesinin adaletsiz olduğu belirtildi. Şirketleşen kulüplerin genç oyuncu alıp geliştirerek daha pahalıya sattığı ve başarılı olduğu örnekleri verildi. Ancak Türkiye’deki büyük kulüplerin, halkın takımı olduğu için şirketleşmelerine izin verilmemesi gerektiği, doğru yönetim ve planlama ile başarılı olabilecekleri savunuldu. Kulüplerin satılmasının “mümkün değil” olduğu ve böyle bir durumda halkın en sert tepkiyi vereceği dile getirildi.
Sonuç
Fenerbahçe’nin mevcut durumu, liderlik çatışmaları, tartışmalı hakem kararları ve ekonomik zorluklar gibi birçok karmaşık sorunla boğuştuğunu gördük. Ali Koç’un 7 yıllık yönetiminde sportif başarı elde edilememesi, camia içi birliğin bozulması ve sürekli değişen kararlar, kulübün geleceği hakkında endişelere yol açıyor. Yabancı hakemlerin getirilmesi gibi radikal çözümlerin Türk futboluna adalet getirebileceği düşünülürken, taraftarın fedakarlığının karşılığını alması ve kulüp yönetimlerinin şeffaflıkla hareket etmesi gerektiği bir kez daha dile getirildi. Fenerbahçe’nin tekrar dirilmesi için “o tünelin ucundaki ışığı” tüm camianın görmesi ve hakiki bir zihniyet değişiminin yaşanması umut ediliyor.