Fenerbahçe-Trabzonspor Maçı Sonrası Hakem Kararları: Tartışmaların Odağındaki Futbol Dışı Konular

Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında oynanan kritik maçın ardından, özellikle Trabzonspor cephesinden gelen sert açıklamalar Türk futbol gündemine oturdu. Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan’ın “Takımı sahadan çekmeyi bile düşündük” sözleri, maçın önüne geçen tartışmaları başlattı. Bu yazımızda, maç sonrası yapılan değerlendirmeleri, hakem kararlarının etkilerini ve Türk futbolunun genel sorunlarını ele alacağız.

Trabzonspor Cephesinden Gelen Sert Açıklamalar

Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan, maç sonrası yaptığı açıklamalarla dikkatleri üzerine çekti. Takımı sahadan çekme düşüncesini dile getirmesi, durumun ne denli vahim boyutlara ulaştığının bir göstergesiydi. Fatih Hoca da maç öncesinde iki haftadır üzerinde çalıştıkları oyun planının, hakem kararlarıyla birlikte boşa çıktığını belirtti. Özellikle takımın 10 kişi kalmasının ardından oyunun tamamen değiştiğini ifade etti. Ancak asıl tartışma, futbolun kendisinden ziyade, maçın seyrini değiştiren kritik hakem kararlarına odaklandı.

Futbolun Değil, Futbol Dışı Konuların Konuşulduğu Bir İklim

Maalesef Türkiye’de büyük maçlar sonrası sıklıkla futbolun kendisini değil, futbol dışı, tali konuları konuşmak zorunda kalıyoruz. Savic’in “Türk futbolu yenildi, biz yenilmedik” şeklindeki trajik tespiti, aslında bu durumun özeti niteliğinde. Bu ifadelerin yeterince önemsenmemesi ise düşündürücü.

Fatih Tekke’nin Basın Toplantısı Performansı

Dün Fatih Tekke’nin düzenlediği basın toplantısı, bir iletişimci gözüyle değerlendirildiğinde “müthiş bir performans” olarak nitelendirildi. Fatih Tekke, bu toplantıda adeta “basit Türkiye futbol tarihini” özetledi. Konuşmasında her konuya değindi ve bunları samimi bir dil, doğru bir vücut dili ve seçtiği kelimelerle aktardı. Teknik direktörün, rakip hocaya duyduğu saygıdan başlayarak, geçmişten bugüne gelen, sümen altı edilen hatalı kararların ve “büyüklerin” yararına verilen sonuçların Türk futbolundaki kronik sorunları nasıl beslediğini vurguladı. Asıl konuşulması gerekenin futbol olduğunu, ancak buna izin verilmediğini belirtti. Bu, son yılların en iyi teknik adam basın toplantısı performanslarından biriydi.

Tartışmalı Onuachu Golü ve Kural İhlalleri

Maçın en kritik anlarından biri, Onuachu’nun iptal edilen golüydü. Türkiye’nin büyük bir çoğunluğu bu pozisyonun net gol olduğu fikrinde birleşti. Özellikle eski milli futbolculardan Tömer Metin’in yorumları ufuk açıcıydı: “Elin yüze teması konusu çok istismar edilmeye başlandı. Bunun tekrar değerlendirilmesi gerekiyor.” Gerçekten de oyuncuların bu kuralı kolayca suistimal ettiği görülüyor.

Örnek olarak Skriniar pozisyonu ele alındığında, hava topu mücadelesinde boy farkına rağmen altta kalan oyuncunun hafif bir dirsek teması sonrası kendini yere atması, deneyimli oyuncuların bu tür durumları nasıl lehine çevirmeye çalıştığını gösteriyor. Burada oyuncunun niyeti tabii ki tam olarak bilinemez, ancak hamlesini tamamladıktan sonra başarısız olunca çenesini tutarak kendini yere atması, önceki deneyimlerinden bir sonuç beklediğini düşündürüyor.

Hakemlerin İradesi ve VAR Müdahalesi

Oyunun hakimi orta hakemdir ve verdiği kararın arkasında durması gerekir. Hatalı da olsa, doğru da olsa, bir hakemin kararına sahip çıkması, takımlar ve taraftarlar nezdinde güvenilirlik kazanması için hayati önem taşır. Dün yaşanan pozisyonda Ozan Ergün, gözünün önünde gerçekleşen bir pozisyonda faul olmadığına karar vermiş ve oyunu devam ettirmişti. Golle sonuçlanan bu pozisyonda VAR hakemi Davut Çelik’in devreye girmesi, eleştirilerin odağı oldu. VAR hakemi, bariz bir hata olmadığı sürece orta hakemin kararını bozmamalıdır. Kendi işi olmamasına rağmen, orta hakemin yorumlayarak devam ettirdiği bir pozisyona müdahale etmesi “had aşımı” olarak değerlendirildi. Bu durum, orta hakem Ozan Ergün’ün “Kolina olma” hayallerini çöpe atan bir hamle olarak yorumlandı.

Erman Toroğlu da benzer bir şekilde, hakemin kendi doğrusuna inanıyorsa, yanlış da olsa bunun arkasında durması gerektiğini vurguladı. Bir hakemin kariyerini çöpe atması, verdiği kararın arkasında durma iradesini gösterememesidir. Hakemlik mesleğinin birinci kuralı “gördüğünü çalmaktır”. Hatalı kararlar verilebilir, dünya futbolunda da bunun örnekleri mevcut. Ancak hakemlerin zihinsel arka planında “başka hesaplar” olduğu düşüncesi, Türk futbolunun en büyük yarasıdır.

Hakem Kararlarının Büyük Takımlar Üzerindeki Etkisi ve Dış Faktörler

Dünkü VAR hakeminin performansı sonrası, herkesin arkada bir “yapı” olduğundan söz etmesi, Türk futbolundaki derin güvensizliği gözler önüne seriyor. Örneğin, Fenerbahçe’nin yaklaşan kongresi ve Ali Koç’un kazanması için Fenerbahçe’nin mutlaka kazanması gerektiği gibi iddialar, hakem kararlarının dış faktörlerle ilişkilendirilmesine neden oluyor. Oysaki Fenerbahçe gibi büyük bir kulübün bu tür kararlara ihtiyacı yoktur. Belki de o nizami gol sayılsa bile Fenerbahçe yine maçı kazanabilirdi. Ancak bu tartışmalar, Fenerbahçe’nin hak ettiği galibiyetin keyfini sürmesine de engel oluyor. Hiçbir takımın, kendi lehine olan hatalı kararlara sessiz kalmaması ve bu durumu açıkça dile getirmesi, Türk futbolunun geleceği için büyük önem taşımaktadır.

Maalesef yöneticiler, kendi lehlerine hatalı kararlar verildiğinde sessiz kalmakta, hatta bunu görmezden gelmektedir. Oysaki “bana göre faul kararı biraz ağır geldi” demek, hiçbir şeyi kaybettirmez, aksine saygınlığı artırır. Ancak sahada karar verici olan hakemler olduğu için, onlara karışılacak bir durum yoktur.

Sonuç

Fenerbahçe-Trabzonspor maçı, ne yazık ki yine futbolun kendisiyle değil, hakem kararları ve tartışmalarıyla anılmaya devam edecek. Orta hakemin kararlarına sahip çıkmaması ve VAR hakeminin haddini aşan müdahalesi, futbolun ruhuna zarar vermiştir. Türk futbolunun bu kısır döngüden kurtulması için, hakemlerin daha şeffaf, kararlı ve dış etkenlerden bağımsız kararlar vermesi, yöneticilerin ise adaleti savunma konusunda daha cesur olması gerekmektedir. Aksi takdirde, futbolu değil, her hafta yeni bir tartışma konusunu konuşmaya devam edeceğiz.