Beşiktaş’ın Yeniden Doğuşu: Geçmiş Hatalar, Gelecek Umutlar ve Sergen Yalçın Etkisi

İnönü Deplasmanı programının bu bölümünde, Beşiktaş’ın köklü camiasının son yıllardaki inişli çıkışlı serüveni masaya yatırıldı. Değerli konuğumuz Ahmet Bakır ile birlikte, kulübün transfer politikalarından altyapıdaki genç yeteneklerin durumuna, Sergen Yalçın’ın takıma kattığı enerjiden Avrupa kupalarındaki kritik kayıplara kadar birçok önemli konu detaylıca analiz edildi. Beşiktaş’ın yaşadığı kaos ortamının nedenleri ve geleceğe dair beklentiler bu yazıda derinlemesine incelenecek.

Beşiktaş’ın Zorlu Yılları ve Taraftar Psikolojisi

Beşiktaş, Süper Lig’in en büyük camialarından biri olmasına rağmen, son yıllarda başarı ve başarısızlık arasında gidip gelen bir grafik çizdi. Bu durum, taraftarların da zaman zaman dengeyi kaybetmesine neden oluyor. Anlık tepkilerin ve sosyal medya etkileşimlerinin yoğun olduğu bu dönemde, kulübün geçmiş deneyimlerinden ders çıkararak akılcı yorumlar yapabilecek kişilere ihtiyacı var.

Transfer Dönemi: Kısa Vadeli Başarı Arayışı ve Yanlış Adımlar

Beşiktaş’ın son dört yıldır yaşadığı kaotik ortam, 2021’deki Sergen Yalçın şampiyonluğunun ardından yapılan transfer hatalarıyla başladı. O dönemde, Teixeira ve Pjanic gibi büyük yatırımlar yapılmasına rağmen, Şampiyonlar Ligi’nin yıpratıcı etkisi ve yaşanan sakatlıklar takımın düşüşüne zemin hazırladı. Sergen Hoca’nın oyun yapısı, Dortmund gibi güçlü rakiplere karşı bile kafa kafaya oynamaya çalışsa da, fiziksel yetersizlikler ve kadro derinliği eksikliği üst üste mağlubiyetlere yol açtı.

Sergen Yalçın sonrası Valérien Ismaël tercihi, Beşiktaş’ın oturmuş oyun anlayışından uzaklaşmasına neden oldu. Kulübün kodlarına uymayan üçlü savunma sistemi ve reaktif futbol anlayışı, taraftarlar arasında büyük tepki topladı. Yönetim, taraftar baskısıyla hocanın oyun felsefesinden ödün vermesine yol açtı, bu da uzun vadede takımın kimliğini kaybetmesine sebep oldu.

Yönetim Mirası ve Yanlış Transfer Tercihleri

Kadro erozyonunun temelini atan esas kırılma, Şenol Güneş’in ikinci döneminde ve sonrasında Ahmet Nur Çebi yönetiminde gerçekleşti. Şenol Güneş, imkansız denilecek bir seri yakalayarak takımı lig ikinciliğine taşısa da, o dönemin sonunda yapılan transfer tercihleri büyük hayal kırıklığı yarattı. Beşiktaş’ın o yaz Redmond ve Saiss gibi önemli isimleri takımda tutamayıp, yerine maliyetli ve performansı düşük oyuncular alması, kulübü bugünkü çıkmazlara sürükledi.

Özellikle şu isimler, Beşiktaş’ın transfer fiyaskoları arasında öne çıktı:

• Daniel Amartey ve Romain Saiss: Leicester City’den küme düşen bir takımın oyuncularının alınması, Beşiktaş’ın şampiyonluk hedefiyle çelişiyordu.
• Jean Onana: Orta saha yerine stoperde oynatılmak istenen ve uyum sağlayamayan bir profil.
• Bahtiyar Zaynutdinov: 5 milyon Euro’ya yakın bir bedelle transfer edilmesine rağmen beklenen verimin alınamaması.
• Ante Rebić: Kariyerinin düşüş döneminde ve fiziksel olarak yetersizken transfer edilmesi.
• Alex Oxlade-Chamberlain: Tadiç yerine, Beşiktaş’ın zaten Gedson Fernandes gibi üst düzey bir oyuncuya sahip olduğu orta sahaya, temposu düşük ve sakatlık geçmişi kabarık bir oyuncunun alınması.

Bu dönemde Fenerbahçe ve Galatasaray, Icardi, Torreira, Tadic, Dzeko, Mertens gibi oyuncularla kadrolarını güçlendirerek makası açarken, Beşiktaş yanlış transferlerle hem maliyeti artırdı hem de sportif başarıdan uzaklaştı.

Altyapı Potansiyeli ve Değerlendirilemeyen Yetenekler

Beşiktaş, son dönemin en güçlü altyapı jenerasyonlarından birine sahip olmasına rağmen, bu potansiyeli yeterince değerlendiremedi. Rıdvan Yılmaz, Emirhan İlkan, Serdar Saatçı, Ersin Destanoğlu, Semih Kılıçsoy, Mustafa Erhan Hekimoğlu, Kartal Kayra Yılmaz ve Demir Ege Tıknaz gibi genç yetenekler, düşük ücretli sözleşmelerle ya takımdan ayrıldı ya da yeterli şansı bulamadı.

Özellikle Demir Ege Tıknaz, Rio’daki performansıyla büyük gelecek vaat etmesine rağmen, 5 milyon Euro’luk serbest kalma maddesi gibi skandal kararlarla kulübün elinden kaçırılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Taraftarın da rakip takım transferleriyle kıyaslama yaparak kendi gençlerine yeterince değer vermemesi, bu oyuncuların gelişimini olumsuz etkiledi. Demir Ege, Süper Lig’in gerektirdiği ‘sert 6 numara’ profilinin dışında, topu rahat çıkaran, driblingi olan ve oyun zekası yüksek bir ‘Baby Busquets’ profili çiziyor. Son maçlarda Cengiz Ünder ve Rafa Silva’nın gollerine yaptığı asistlerle yeteneğini kanıtlasa da, hala yeterli ilgiyi göremiyor.

Serdar Adalı Dönemi ve Yeni Transferlerin İlk İzlenimleri

Serdar Adalı başkanlığındaki yeni yönetim, ilk başta genç oyuncularla yapılanmaya gitme niyetinde olsa da, mevcut kadronun yetersizliği nedeniyle deneyimli isimlere yönelmek zorunda kaldı. Bu transfer döneminde yapılan hamleler, geçmişe göre daha isabetli bulunuyor:

• Tammy Abraham: Süper Lig için yeterli bir santrafor.
• Andy Delort: Takımın ihtiyaç duyduğu Joseph De Souza benzeri, yırtıcı ve sert bir 6 numara profili.
• Milot Rashica: Uzun süredir taraftarın istediği, kanat bölgesine hareketlilik katacak bir isim.
• Jota Silva: Sağ kökenli olmasına rağmen sol kanatta kendini rahat hisseden, hücum gücü yüksek bir oyuncu.
• Cengiz Ünder: Sergen Yalçın’ın “bir ayda dirilteceğim” dediği ve ilk maçta golle katkı veren bir kanat oyuncusu.
• Tiago Djaló: Davinson Sanchez benzeri atletik ve üst seviyeye göz kırpan bir stoper.
• Orkun Kökçü: Camianın yeniden kulüp olma arzusunu pekiştiren, aidiyet duygusu yüksek ve lider karakterli bir orta saha oyuncusu.

Özellikle El Bilal Touré, transfer dönemi sonunda sürpriz bir hamleyle kadroya katıldı. Herhangi bir planın parçası olmaksızın, ‘ucuz oyuncu alalım’ mantığıyla geldiği söylense de, Gasperini’nin Atalanta’da kendisine ödediği yüksek bonservis bedeli ve gösterdiği muazzam performans, onun ne kadar yetenekli ve fark yaratan bir oyuncu olduğunu kanıtladı. Touré, fizik gücü, hızı, şut yeteneği ve çalım becerisiyle rakipler için sürekli bir tehdit oluşturuyor ve adeta bir ‘anomali’ futbolcu profili çiziyor.

Avrupa Kupaları Fırsatının Kaçışı ve Uzun Süreli Kaos

Beşiktaş’ın bu sezonki en büyük hayal kırıklığı, UEFA Konferans Ligi elemelerinden elenmesi oldu. Lozan’a karşı alınan mağlubiyet, sadece sportif bir başarısızlık değil, aynı zamanda kulübün Avrupa’da yükselme ve gelir elde etme fırsatını da ortadan kaldırdı. Beşiktaş’ın düşük takım puanı ve rakiplerinin Şampiyonlar Ligi/Avrupa Ligi’ndeki yoğun fikstürleri düşünüldüğünde, Konferans Ligi’nde çeyrek veya yarı final oynamak, hem camiaya büyük bir moral ve özgüven katacak hem de genç oyuncuların değerini artıracaktı. Avrupa’da uzun süredir resmi başarıya hasret kalan Beşiktaş için bu, nadir yakalanan bir fırsattı.

Son Maç Değerlendirmesi ve Gelecek Beklentisi

Sergen Yalçın’ın Başakşehir maçına gelişi, tribünlerde büyük bir enerji yarattı. Takım, hocanın önde baskıya dayalı oyun felsefesini hemen sahaya yansıttı. Abraham’ın kaçırdığı net fırsatlar olsa da, yeni transferler (Gökhan Sazdağı, Rashica) olumlu katkı verdi. Özellikle Bilal Touré, golüyle takımın geriye düşmesine rağmen maçı kazanma azmini pekiştirdi. Maçta hissedilen ‘kopmama’ enerjisi, takımın mental olarak güçlendiğini gösteriyor.

Önümüzdeki Kayseri ve Göztepe maçları, erteleme maçları olması ve yeni transferlerin oynayamayacak olması nedeniyle zorlu geçecek. Ancak tek ligde mücadele edecek olmaları ve kadro derinliğinin artması, Beşiktaş’ın önümüzdeki dönemde daha iyi bir performans sergileyebileceğine işaret ediyor. Salih Uçan’ın yerine Demir Ege Tıknaz’ın rotasyonda daha fazla yer alması gerektiği eleştirisi devam ediyor.

Sonuç

Türk futbolu için Beşiktaş’ın rekabetçi olması büyük önem taşıyor. Son 5-6 yıldır yaşanan ve ‘toksik’ bir düşmanlığa dönüşen rekabet ortamında, Beşiktaş’ın yeniden zirveye ortak olması, hem ligin kalitesini artıracak hem de genel futbol iklimini olumlu yönde etkileyecektir. Bu bağlamda, kulübün geçmiş hatalarından ders çıkarıp, altyapıdan gelen gençlere daha fazla şans vermesi ve akılcı transfer politikaları izlemesi büyük önem arz ediyor. Sergen Yalçın önderliğindeki takımın, hem saha içi performansıyla hem de camianın birliğini yeniden sağlamasıyla, Beşiktaş’ın arzuladığı günlerin yakında olduğuna inanılıyor.