Galatasaray’ın Zorlu Galibiyeti ve Barış Alper Yılmaz Etkisi
Galatasaray, Süper Lig’de üç puanı hanesine yazdırsa da bu galibiyetin kolay kazanılmadığı aşikardı. Takım Oyunu programında Levent Tüzemen ve Murat Özbostan, sarı-kırmızılıların performansını mercek altına alırken, özellikle bir oyuncunun maçı nasıl değiştirdiğine vurgu yaptı. Bu yazımızda, Galatasaray’ın sahadaki genel durumunu, kritik anları ve öne çıkan futbolcuları detaylıca inceleyeceğiz.
Galatasaray’ın Galibiyeti ve Barış Alper Yılmaz Faktörü
Galatasaray, mücadeleyi kazanarak yoluna devam etti. Ancak bu galibiyetteki en büyük payın, oyuna sonradan giren Barış Alper Yılmaz’a ait olduğu net bir şekilde ifade edildi. Barış Alper sahaya adım atana kadar, Galatasaray’ın adeta halı sahada top oynayan, etkisiz ve atak üretemeyen bir takım görünümünde olduğu belirtildi. Okan Buruk’un oyuncu değişikliği kararının geç kaldığı, Barış Alper’in ikinci yarının hemen başında oyuna dahil olması gerektiği düşünülüyor.
Oyun Kurma Zorlukları ve Diğer Oyunculara Yönelik Eleştiriler
Maçın genelinde Galatasaray’ın oyun kurma konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığı vurgulandı. Özellikle Sane ve İlkay gibi oyuncuların topu yönetmede yetersiz kaldığı, kimin oyunu kuracağının belli olmadığı bir tablo çizildi. Yunus’un etkisiz performansı da dikkat çeken noktalardandı. Sahada iyi oynamaya çalışan isimler ise Torreira, Sanchez ve Sallallahi olarak öne çıktı. Icardi’nin ilk yarıda topla buluşma fırsatı dahi bulamadığı, gol atması için topa ihtiyacı olduğu belirtildi.
Barış Alper Yılmaz’ın Maça Etkisi ve Yönetime Çağrı
Barış Alper Yılmaz’ın oyuna girmesiyle birlikte Galatasaray’ın “uyuyan ruhunun” adeta ayağa kalktığı ifade edildi. Özellikle Metin Oktay gibi efsane bir ismin anıldığı günde oyuncuların daha motive olması gerektiği vurgulanırken, “kartvizitlerin değil, oyuncunun kendisinin oynadığı” gerçeğinin altı çizildi. Kötü performans sergileyen Sane ve Yunus gibi isimlerin kenarda beklemesi gerektiği, Sallay ve Sacha Boey gibi daha istekli oyuncuların sahada olması gerektiği belirtildi. Barış Alper’in 8 ikili mücadelenin yedisini kazanması, en çok isabetli şutu çekmesi ve gol asistini yapması (Yunus’a), onun ne denli önemli olduğunu gösterdi. Levent Tüzemen, Galatasaray yönetiminin Barış’ın gönlünü ekonomik olarak da kazanması gerektiğini net bir dille ifade etti. Onun kalmasının Galatasaray için büyük bir kazanç olduğu ve takımın ruhunu geri getirdiği vurgulandı.
İlk Yarıdaki Kötü Performansın Nedenleri ve Rakibin Yaklaşımı
Galatasaray’ın ilk yarıdaki kötü başlangıcının nedenleri de masaya yatırıldı. Murat Özbostan, bu durumu Şampiyonlar Ligi maçlarının akılları kurcalamasına bağlamadığını belirtti. Rakip Eyüpspor’un mentalitesinin “gol yemeyelim” üzerine kurulu olduğu, 8-10 kişiyle savunma yaparak “otobüs çektiği” ve şans eseri bir gol bulma umudu taşıdığı yorumlandı. Ancak Galatasaray’ın “winner” (kazanan) oyunculara sahip olduğu ve kulübeden gelen bir ismin dahi oyuna canlılık katabildiği vurgulandı. İlk yarıda pozisyon, fırsat, istek ve arzu adına hiçbir şeyin olmadığı, sadece Torreira’nın bir şutu ile kalecinin kurtarışının dikkat çektiği belirtildi. Rakibin bu aşırı savunmacı anlayışının anlamsız olduğu, ilk yarıda Galatasaray’ın kötü olduğu ve Eyüp’ün biraz cesaretli olsa gol bulabileceği ifade edildi. Galatasaray kalecisi Uğurcan’ın (transkriptte belirtildiği gibi, Muslera’ya atıfta bulunulmuş olabilir) yaptığı önemli bir hata da dile getirildi ve Şampiyonlar Ligi’nde bu tür hatalardan kaçınılması gerektiği uyarısı yapıldı.
Maç Sonucu ve Gelecek İçin Değerlendirme
Barış Alper’in oyuna girmesiyle Galatasaray’ın tekrar hareketlendiği, taraftarı selamlamasının dahi ona moral verdiği ve fiziksel olarak da iyi olduğu belirtildi. Her ne kadar milli takım ve kırmızı kart gibi süreçler yaşasa da, Barış Alper Yılmaz’ın Galatasaray için çok önemli bir ihtiyaç ve isim olduğu netleşti. Genel olarak Galatasaray’ın iyi oynamadığı, yıldız oyuncularının bireysel kaliteleri ve buldukları birkaç pozisyonla işi bitirdiği yorumu yapıldı. Takımın 5’te 5 yapmasına rağmen, bu futbolun Şampiyonlar Ligi seviyesi için asla yeterli olmadığı açıkça dile getirildi ve böyle bir oyunla Devler Ligi’nde hüsran yaşanabileceği belirtildi. Ancak oyuncuların farklı kulvarlarda farklı motivasyonlarla oynadığı da unutulmamalı. Rakibin Galatasaray’ı hiç zorlamadığı, sadece savunma yaparak gol yememeyi amaçladığı ancak yine de gol yediği vurgulandı. Son olarak, Galatasaray’daki yeni transferlerin çokluğunun oyun kurma ve istenilen performansı sergileme konusunda etkili olup olmadığı sorusu da akıllardaydı.
Sonuç
Galatasaray, bu maçı kazanarak ligdeki galibiyet serisini sürdürdü. Ancak ortaya konan futbol, özellikle ilk yarıda eleştirilere neden oldu. Barış Alper Yılmaz’ın oyuna girişiyle gelen değişim, onun takım için ne denli vazgeçilmez bir değer olduğunu kanıtladı. Şampiyonlar Ligi öncesi takımın bu performansı sorgulanırken, bireysel kalitenin ve “kazanan takım” ruhunun zorlu anlarda belirleyici olduğu görüldü.