Merhabalar futbol tutkunları! Nowspor YouTube kanalımıza hoş geldiniz. Emre Özcan ile birlikte ‘Oyun Planı’nda bu hafta Süper Lig devleri Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın transfer dönemindeki son durumlarını ve yeni sezon beklentilerini mercek altına alıyoruz. Özellikle Fenerbahçe’nin yeni teknik direktörü Dominik Tedesco’nun gelişiyle başlayan tartışmaları, Beşiktaş’ın yeni kanat transferlerini ve Galatasaray’ın ‘akıllı’ transfer stratejisini detaylıca ele alacağız. Bu derinlemesine analizde, teknik direktör seçimlerinden kadro uyumuna, saha içi stratejilerinden saha dışı yönetimlere kadar birçok kritik noktaya değineceğiz.
Fenerbahçe ve Domenico Tedesco Dönemi
Tedesco’ya Yönelik Tepkilerin Arka Planı
Fenerbahçe, 2014 yılından bu yana süregelen şampiyonluk hasretiyle boğuşuyor. Bu uzun süreçte, başkan Ali Koç yönetiminde birçok teknik direktör değişimi yaşandı. Ancak Dominik Tedesco’nun gelişi, daha göreve başlamadan önceki tepkilerle öncekilerden ayrıştı. Kokuyu, Ersun Yanal, İsmail Kartal, Vitor Pereira, Jorge Jesus ve Jose Mourinho gibi isimler gelip giderken, Tedesco ilk kez bu denli yoğun ve hatta itibarsızlaştırıcı bir ön yargıyla karşılaştı.
Bu durumun temel nedeni olarak, Ali Koç dönemindeki yedi yıllık ulusal başarısızlıklar ve camianın artık “son noktaya” gelmiş olmasından kaynaklandığı, konjonktürel bir durum olduğu ifade ediliyor. Taraftar, şampiyonluk hasreti çekerken, potansiyeli olan ancak geçmişinde büyük kulüplerde şampiyonluk tecrübesi bulunmayan bir teknik direktörün tercih edilmesini riskli bir hamle olarak değerlendiriyor. İlk döneminde Cocu’ya gösterilmeyen heyecan ve destek, bu konjonktürel farklılığın bir yansıması olarak yorumlanıyor.
Tedesco’nun Kariyeri ve Fenerbahçe Beklentileri
Dominik Tedesco’nun kariyerine bakıldığında, ulusal çapta şampiyonluk deneyimi bulunmadığı dikkat çekiyor. Ancak önemli çıkışları da yok değil:
- Erzgebirge Aue’yi küme düşme hattından alıp ligde tutmayı başardı.
- Schalke’yi ilk sezonunda ligde ikinci yaparak Şampiyonlar Ligi’ne taşıdı.
- RB Leipzig’i Şampiyonlar Ligi’ne götürdü ve UEFA Avrupa Ligi’nde yarı final oynattı.
Bu başarılar takdire şayan olsa da, genelde “düşük, orta veya orta-üst profil” takımlarla elde edildi. Fenerbahçe’nin beklentisi ise küme düşme tehlikesini atlatmak ya da Şampiyonlar Ligi’ne kalmak değil, doğrudan şampiyonluktur. Bu bağlamda, Tedesco’nun önceki başarı formülleri Fenerbahçe için yeterli görülmüyor.
Belçika Milli Takımı dönemi ise ayrı bir tartışma konusu. “Altın jenerasyon” olarak anılan kadronun son şansı olan Euro 2024’te, grup aşamasında Ukrayna’ya karşı gösterilen kötü performans, Slovakya mağlubiyeti ve Fransa’ya karşı çaresiz kalış, Tedesco’nun bu tür üst düzey bir beklentiyi yönetme konusunda sorunlar yaşadığını gösterdi. Turnuvadaki 4 puan ve 2 golle grubunu tamamlaması, camianın beklentisini karşılamadığı gibi, “en kötü dönemi” olarak nitelendiriliyor.
Fenerbahçe gibi her maçı kazanma baskısı altında, yüksek topa sahip olma ve domine etme gerekliliği olan bir takımda, Tedesco’nun bu denli bir deneyimi olmaması endişe yaratıyor. Kulüp takımlarında daha önce bu ölçekte bir başarıya ulaşmamış olması, Fenerbahçe’nin “son zarını” atarken büyük bir risk aldığı yorumlarına neden oluyor.
Tedesco’nun Oyun Felsefesi ve Fenerbahçe’nin İhtiyaçları
Dominik Tedesco, futbola olan bakış açısını “sahip olduğum oyuncular neyi en iyi oynayabiliyorsa onu uygulatırım” şeklinde özetliyor. Kariyeri boyunca bu esnekliği sergiledi:
- Schalke’de: Takım savunması ve kontratak öncelikliydi, ligi ikinci bitirdi.
- Spartak Moskova’da: Rusya’nın en genç ve teknik takımıyla %70-80 topa sahip olan bir oyun ortaya koydu.
- Leipzig’de: Fizik kalitesi yüksek takımıyla önde şiddetli baskılar uyguladı.
Bu adaptasyon yeteneği, Mourinho’nun kendi oyununu dikte eden yaklaşımının aksine, Fenerbahçe için olumlu bir potansiyel taşıyor. Ancak Tedesco’nun genel oyun mantalitesinin “geçiş odaklı” olması, yani hücumda hızlı çıkışlar ve top kaybedildiğinde hızlı savunma geçişleri, Fenerbahçe’nin ligdeki beklentileriyle çelişebilir. Çünkü Fenerbahçe’den her maçı domine etmesi, topa uzun süre sahip olması bekleniyor. Geçiş odaklı bir oyun, reaktif olmayı gerektirir ki, bu da rakiplerin topu ele geçirmesine bağlıdır. Süper Lig’de rakiplerin Fenerbahçe’ye bu kadar alan vermemesi, Tedesco’nun oyun planında “tıkanmalar” yaratabilir.
Tedesco’nun kısa vadede takıma hemen etki edip hızlı galibiyetler alması bekleniyor. Ancak geçmişinde ikinci sezonlarında benzer sorunlar yaşamış olması (Schalke, Leipzig), rakiplerin oyununa adapte olduktan sonra Fenerbahçe’nin dar alanda oyun kurma becerisinin nasıl şekilleneceği konusunda soru işaretleri oluşturuyor.
Teknik Adamın Saha Dışı Yönetimi ve Destek İhtiyacı
Dominik Tedesco, oyuncularla iletişimde çok dilliliği esas alıyor. Almanca, İtalyanca ana dilleri olmak üzere, Fransızca, İspanyolca ve Rusça bilmesi, gittiği her yerde oyuncularıyla kendi dillerinde konuşma çabasını gösteriyor. Türkiye’ye geldiğinde de Türkçe öğrenme arzusunda olacağı düşünülüyor.
Ancak Tedesco’nun kariyerinde, özellikle Rusya ve Belçika milli takımında, saha dışı iletişimde ve oyuncu yönetiminde sorunlar yaşadığı biliniyor. Courtois ve Kevin De Bruyne gibi isimlerle yaşadığı problemler, onun bu konudaki “defolarını” ortaya koymuştu. Rusya’da da Alexander Mostovoy gibi efsane bir ismin Tedesco’nun Fenerbahçe tercihine olumsuz yorum yapması, bu sorunların izlerinin hala devam ettiğini gösteriyor.
Fenerbahçe kadrosunda da Dusan Tadic, Edin Dzeko, Fred, Cengiz Ünder, İrfan Can Kahveci gibi yüksek egolu ve tecrübeli oyuncular bulunuyor. Tedesco’nun daha önce bu denli büyük egolarla çalışmamış olması, bu alanda yeni bir sınav vereceği anlamına geliyor. Bu nedenle, Fenerbahçe yönetiminin teknik adamı “pamuklara sararak”, saha dışı tüm sorunları ondan uzak tutarak sadece saha içine odaklanmasını sağlaması gerektiği vurgulanıyor. Sportif direktör ve yöneticilerin bu konudaki profesyonel desteği, Tedesco’nun başarısı için kritik önem taşıyor.
Kadro Uyumu ve Formasyon Tartışmaları
Tedesco’nun farklı takımlarda üçlü ve dörtlü formasyonları başarıyla kullanması, onun taktiksel esnekliğinin bir göstergesi. Leipzig’de ağırlıklı olarak üçlü savunmayı tercih ederken, Belçika Milli Takımı’nda dörtlüye dönmesi, belirli bir sisteme bağlı kalmaktan ziyade elindeki oyuncu materyaline göre hareket ettiğini ortaya koyuyor. Fenerbahçe’de de dörtlü savunmayla başlaması bekleniyor.
Fenerbahçe’nin mevcut savunma hattı (Ferdi, Becao, Djiku, Osayi Samuel) ve ön liberodaki Elson Alvarez gibi oyuncular, Tedesco’nun geriden kısa paslarla uzun oyun kurma çabası olmayan, topu hızlıca ikinci ve üçüncü bölgeye taşıma odaklı oyun anlayışına uyum sağlayabilir. Takımın yüksek baskı kalitesi ve atletik kanat oyuncularının varlığı, bu geçiş odaklı futbol için avantaj sağlıyor.
Ancak Fenerbahçe camiasında sıkça dile getirilen “üçlü savunma hocası” etiketi, Tedesco için gereksiz bir baskı oluşturuyor. Geçmişte Erzgebirge Aue’de takımı radikal bir değişimle toparlamak için üçlüye dönmesi veya Schalke ve Leipzig’de kendinden önceki hocaların sistemine devam etmesi, onun bu formasyona mecburiyetten veya kadro uyumundan dolayı yöneldiğini gösteriyor. Belçika’da ise kadro yapısına uygun olarak dörtlü savunmayı tercih etti.
Kaleci Ederson’un oyun kurma yeteneği de bu formasyon tartışmalarında önemli bir faktör. Ederson’un geriden oyun kurmaya dahil olması, iki stoperin yanına üçüncü bir stoper ekleme ihtiyacını azaltabilir ve dörtlü savunma için daha uygun bir zemin hazırlayabilir. Kadronun hem üçlü hem dörtlü savunmaya uygun olması, Tedesco’ya taktiksel çeşitlilik sunuyor.
Fenerbahçe’nin Orta Saha Arayışı
Fenerbahçe’nin kadrosunda “olmazsa olmaz” bir transfer ihtiyacı olmadığı düşünülse de, takımın merkez orta sahaya derin bir oyun kurucuya gereksinimi olduğu belirtiliyor. Edson Alvarez’in yanına, Hakan Çalhanoğlu profilinde, oyunu geriden kurabilecek ve derinleşebilecek bir ismin katılması, takımın pas istasyonlarını zenginleştirecektir. Kendi takımında daha az şans bulan ancak ilk 11 seviyesinde oynayabilecek Dani Ceballos gibi bir oyuncunun, bu boşluğu doldurmak için ideal bir profil olduğu ifade ediliyor.
Santrafor pozisyonunda Enner Valencia ve Edin Dzeko ikilisinin, şampiyonluk mücadelesi için yeterli olduğu, ancak daha iyisinin de olabileceği belirtiliyor. Mevcut kadronun bu bölgedeki kalitesinin küçümsenmemesi gerektiği vurgulanıyor.
Beşiktaş’ın Transfer Hamleleri: Gökhan Sazdağ ve Cengiz Ünder
Gökhan Sazdağ Transferi: Artıları ve Beklentiler
Beşiktaş’ın kadrosuna kattığı Gökhan Sazdağ, 30 yaşında ve kariyerinde ilk kez Beşiktaş gibi şampiyonluk hedefi olan bir büyük takımda forma giyecek. Bu durum, uyum süreci açısından bazı soru işaretleri barındırsa da, transferin olumlu yönleri de mevcut. Taylan Bulut’un daha stoper karakterli bir bek olması, Beşiktaş’ın hücum yönü güçlü bir sağ bek ihtiyacını ortaya koyuyordu. Gökhan Sazdağ, Kayserispor’da gösterdiği performansla hücumda etkili bir oyuncu olduğunu kanıtladı ve kendisi de aslen hücumdan devşirme bir bek.
Ayağının düzgün olması, isabetli ortaları ve yüksek temposu, Gökhan’ın öne çıkan özellikleri arasında yer alıyor. Geçtiğimiz sezonun en çok parlayan yerli sağ beklerinden biri olması, Beşiktaş’ın bu transferle sağ bek pozisyonundaki eksikliği giderdiğini düşündürüyor.
Cengiz Ünder ve Vaclav Cherny İkilemi
Beşiktaş’ın transfer stratejisinde dikkat çeken bir diğer nokta ise sağ kanat oyuncusu transferleri. Vaclav Cherny’nin sağ öne transfer edilmesinin ardından, aynı bölgeye Cengiz Ünder’in de katılması, kadroda bir yığılma yaratıyor. Cherny’nin sağ açıkta başarılı olduğu bilinse de, sol kanatta uzun süredir oynamaması veya Şenol Güneş’in ondan “iyi bir 8 numara” olabileceği yönündeki yorumları, pozisyonel karmaşaya işaret ediyor.
Cengiz Ünder’in ise en verimli olduğu yerin sağ kenar olduğu, sol kanatta oynamasının asla düşünülemeyeceği ve savunma dönüşleri ile yardımlarının yetersiz olduğu vurgulanıyor. Beşiktaş’ın bu iki oyuncuyu aynı anda sahada verimli bir şekilde kullanabilmesi için Cherny’nin pozisyonunun değiştirilmesi gerekiyor ki, bu da kolay bir çözüm değil.
Orkun Kökçü, Endid, Cengiz, Cherny ve Rafa Silva gibi isimlerin bir arada oynadığı bir orta saha kurgusu, takımın savunma dengesini bozabilir ve özellikle Şampiyonlar Ligi gibi üst düzey mücadelelerde Beşiktaş’ı zorlayabilir. Rafa Silva’nın da kanatta veriminin düştüğü, en iyi performansını özgür bir 10 numara rolünde sergilediği göz önüne alındığında, Beşiktaş’ın bu bölgedeki planlamasının daha fazla düşünülmesi gerektiği düşünülüyor.
Galatasaray’ın Akıllı Transfer Dönemi ve Takım Dinamikleri
Okan Buruk’tan Transfer Dönemi Değerlendirmesi
Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, bu transfer dönemini hem kendisi hem de kulüp adına “en net transfer dönemi” olarak nitelendiriyor. “Çok az oyuncu aldık ve çok fazla oyuncu gönderdik” sözleriyle, Galatasaray tarihinin en başarılı transfer dönemlerinden birini geçirdiğini ifade ediyor. Bu değerlendirme, önceki sezonlarda şampiyonluk kazanılmasına rağmen yapılan yüksek sayıda transferlerin aksine, takımın mevcut iskeletini koruyarak nokta atışı takviyelerle güçlendirildiğini gösteriyor.
Yeni kaleci, sağ bek, stoper rotasyonunu geliştiren hamleler, orta saha derinliğini artıran bir oyuncu ve dünya çapında yaratıcılık ve skor getirebilecek bir kanat oyuncusu (Sane) ile kadro tamamlandı. Bu yaklaşım, hem maliyet etkinliği hem de takım içi denge açısından olumlu bulunuyor. Ayrıca, Hakan Çalhanoğlu transferinin gerçekleşmemesinin, hem Galatasaray hem de Hakan adına hayırlı bir sonuç olduğu dile getiriliyor.
Barış Alper Yılmaz Krizi ve Yönetimi
Galatasaray camiası, transfer döneminde yaşanan Barış Alper Yılmaz krizini ustaca yönetme becerisini bir kez daha gösterdi. Okan Buruk’un kriz öncesinde taraftarı hazırlayan açıklamaları ve Barış Alper’in sosyal medya üzerinden yaptığı özür sonrası, camianın hızlıca kenetlenmesi dikkat çekiciydi. “Aslolan Galatasaray’dır” prensibiyle hareket eden taraftar, oyuncuyu sahiplenerek süreci pürüzsüz hale getirdi.
Bu durum, Galatasaray camiasının olumsuz tepkileri hızla pozitife çevirme ve takımın başarısı için bir kalkan oluşturma kabiliyetini ortaya koyuyor. Futbolcuların, yöneticilerin veya hocanın hatalarına yönelik eleştiriler sert olabilse de, doğru adımlar atıldığında desteklerini esirgememeleri, takımın saha içindeki performansına olumlu yansıyor.
Kadro Derinliği ve İcardı’nin Durumu
Okan Buruk’un “kadrom geniş ve her mevkinin alternatifi var, başka transfere ihtiyacımız yok” açıklaması, genel olarak olumlu karşılanıyor. Özellikle Şampiyonlar Ligi ve Süper Lig temposunu kaldırabilecek yeterli derinliğin ve kalite seviyesinin olduğu düşünülüyor. Stoper rotasyonunda Abdulkerim ve Davinson Sánchez’in yanı sıra Kaan Ayhan gibi isimlerin bulunması, savunma hattına esneklik katıyor.
Ancak Mauro Icardi’nin fiziksel durumu bir endişe kaynağı. Halen 4-5 kilo fazlası olduğu ve bunun kortizon tedavisiyle ilgili olabileceği belirtiliyor. Yeni bir çapraz bağ sakatlığı geçmişi olan bir oyuncunun bu kiloyla sahada 90 dakika mücadele etmesinin riskli olduğu düşünülüyor. Bu nedenle, Eyüp maçında Icardi’nin yerine Barış Alper Yılmaz’ın santrafor oynaması bekleniyor.
İlkay Gündoğan’ın Katkısı ve Oyun Anlayışı
İlkay Gündoğan’ın Galatasaray’a transferi, takımın oyun kalitesini önemli ölçüde artıracak bir hamle olarak görülüyor. 35 yaşında olmasına rağmen, Premier Lig antrenman temposundan gelip takımın en fit oyuncusu çıkması, hem İlkay’ın profesyonelliğini hem de takımın genel fiziksel durumu hakkında bazı soruları gündeme getiriyor.
İlkay, dar alanlarda ustalaşmış, taktiksel adaptasyon yeteneği yüksek bir oyuncu. Manchester City’deki oyun formatına benzer şekilde, Süper Lig’de rakiplerin derin blokta beklediği maçlarda, İlkay’ın hatlar arasında top alabilme becerisi Galatasaray için hayati önem taşıyor. Torreira ve Sane’nin yanında, merkezde top alarak Icardi’nin rakip savunmanın odağını üzerine çekmesinden doğan boşlukları değerlendirecek ve ceza sahasına sızarak gol katkısı yapabilecek bir rol üstlenecek.
İlkay’ın gelişiyle Galatasaray’ın hücumdaki çeşitliliği artacak ve daha etkili set hücumları geliştirebileceği düşünülüyor. Özellikle derin savunma yapan takımlara karşı çözüm üretme konusunda İlkay’ın tecrübesi ve oyun zekası, takım için büyük bir avantaj sağlayacak.
Sonuç
Süper Lig’in üç büyük devi, yeni sezon öncesi farklı transfer stratejileri ve teknik direktör tercihleriyle gündemde. Fenerbahçe, Dominik Tedesco gibi potansiyeli yüksek ancak şampiyonluk deneyimi olmayan bir ismi tercih ederek büyük bir risk aldı. Yönetimin, Tedesco’nun saha dışı konularla ilgilenmesini engelleyerek onu tam anlamıyla desteklemesi, bu riskli hamlenin başarıya ulaşmasında kilit rol oynayacak. Ayrıca, takımın merkez orta sahaya derin bir oyun kurucu takviyesi ihtiyacı devam ediyor.
Beşiktaş cephesinde Gökhan Sazdağ transferi sağ bek pozisyonuna kaliteli bir yerli alternatif sunarken, Cengiz Ünder ve Vaclav Cherny transferlerinin kadroya yığılma getirmesi ve Rafa Silva’nın rolü konusundaki belirsizlikler dikkat çekiyor. Takımın bu oyuncuları en verimli şekilde kullanabilmesi için Şenol Güneş’in taktiksel dengeyi iyi sağlaması gerekecek.
Galatasaray ise Okan Buruk liderliğinde “akıllı ve nokta atışı” transferlerle kadrosunu güçlendirdi. Mevcut iskeleti koruyarak yapılan az ama öz transferler, takımın hem lig hem de Şampiyonlar Ligi hedefleri için yeterli derinliği ve kaliteyi sağladığını gösteriyor. Özellikle İlkay Gündoğan’ın gelişi, takımın dar alanlardaki oyun kurma ve hatlar arası etkinliğini artırarak, Galatasaray’ın şampiyonluk yolundaki iddialarını güçlendirecek gibi görünüyor.
Bu transfer döneminin ve yeni teknik direktör seçimlerinin, Süper Lig’deki şampiyonluk yarışına nasıl bir yön vereceğini hep birlikte göreceğiz.