Süper Lig’in 6. haftasında Beşiktaş, Göztepe deplasmanında 3-0 mağlup olarak şampiyonluk yarışında yara aldı. Bu karşılaşma, sadece bir puan kaybı olmaktan öte, sahadaki taktiksel üstünlükler ve kulüp yönetimindeki vizyon farklılıklarını gözler önüne serdi. Gökhan Keskin ve diğer yorumcuların değerlendirmeleri ışığında, Beşiktaş’ın hatalarını ve Göztepe’nin yükselişini analiz edelim.
Beşiktaş’ın Erken Mağlubiyeti ve Orta Saha Çıkmazı
Ligin henüz 6. haftasında Beşiktaş, 4 maçta ikinci mağlubiyetini aldı. Avrupa’da zaten hedefi kalmayan siyah-beyazlılar, ligde de şampiyonluk hedefinden uzaklaşmaya başladı. Maç öncesinde orta sahanın önemli isimlerinden birinin kırmızı kart cezalısı (Orkun), diğerinin ise sakat olması (Endi) takımda ciddi bir eksiklik yaratmıştı. Bu boşluğu doldurmak adına tam hazır olmayan Necip ve Demir Ege ile maça başlamak, yorumculara göre başlı başına bir hataydı.
Göztepe’nin oyun analizine baktığımızda, geriden uzun toplarla üçüncü bölgeye hızlı çıkan ve duran toplarda, özellikle de taç atışlarında çok tehlikeli olan bir yapıya sahip olduğu biliniyordu. Beşiktaş’ın yediği ilk gol de bu senaryonun bir tekrarıydı; henüz maçın dördüncü dakikasında, hiç pozisyon yokken bir taç atışından gelen golle 1-0 geriye düşüldü. Bu, rakibin bilinen en etkili silahına karşı bile önlem alınamadığını gösterdi.
Kritik Anlar ve Göztepe’nin Oyuna Hakimiyeti
Beşiktaş açısından maçın kırılma anları da yaşandı:
- Abraham’a yapılan penaltı pozisyonu: Ceza sahası içinde olduğu düşünülen bu pozisyonda hakem VAR’a dahi gitmedi. Bir temas olup olmadığı bile incelenmedi.
- Gökhan Sazdağ’ın direkten dönen şutu: İkinci yarının hemen başında gelen bu muhteşem şut, direkten dönerek Beşiktaş’ın maça tutunma umutlarını azalttı.
Bu anların dışında, Göztepe sahada sazı eline aldı ve istediklerini yaptı. Orta sahada rakibine alan bırakmadı ve oyunu istediği gibi yönlendirdi. İlk yarıda sadece %30 topa sahip olmasına rağmen, Beşiktaş’tan daha fazla ceza sahasına girerek devreyi 2-0 önde kapattı. Her alanda Beşiktaş’tan daha üstün bir görüntü sergiledi.
Taktiksel Düello: Stoylov vs. Sergen Hoca
Maçın en dikkat çekici yönlerinden biri, iki teknik direktör arasındaki taktiksel farklılıktı. Stanimir Stoylov, oyun felsefesi ve yüksek taktiksel becerileriyle Sergen Hoca’yı adeta mat etti. Futbolun sadece kendi takımını değil, rakibi de çok iyi analiz etme ve oyun planını buna göre oluşturma gerekliliğinin altı çizildi. Sergen Hoca’nın “Ben 4-2-3-1 oynuyorum, rakip ne oynarsa oynasın” şeklindeki yaklaşımı eleştirildi. Özellikle iki önemli orta saha oyuncusu eksikken aynı formasyon ve oyuncu tercihleriyle sahaya çıkılması, yaratıcılıktan uzak bir tutum olarak değerlendirildi.
Göztepe, Stoylov yönetiminde 3-4-1-2 dizilişiyle oynuyor. İki forveti (Guan, Yanderson) ve onların arkasındaki güçlü ve becerikli Olayitan ile Beşiktaş stoperlerine sürekli baskı yaparak hata yapmaya zorladı. Göztepe, topu rakibe bırakan, geriden oyun kurmakla uğraşmayan, direkt hücumları düşünen bir takım. Beşiktaş %60-65 civarında topa sahip olmasına rağmen, Göztepe’nin yüksek baskısı ve topu kazandığı an hızlı hücuma çıkma stratejisi karşısında çaresiz kaldı. Merkez orta sahada oynayan Deniz ve Raldney gibi tipik orta saha oyuncularına karşı Beşiktaş’ın herhangi bir önlem almaması, maç boyunca top hakimiyetinin yanıltıcı olmasına neden oldu. Rakibin topu kaptığı her an hızlı hücumlarla tehlikeli olması, Sergen Hoca’nın rakibe özel bir hazırlık yapmadığı ve alternatif çözümler üretmediği düşüncesini güçlendirdi. Hatta stoperlerden birinin (UDKA) orta sahaya çekilerek o alanı kapatma gibi bir opsiyonun bile düşünülmediği belirtildi.
Göztepe’nin Başarı Modeli: Akıllı Yönetim ve Scout Transferleri
Bu karşılaşmanın bir diğer önemli boyutu ise Göztepe’nin kulüp yönetimi ve transfer politikasıydı. 19 Haziran 2022 tarihinde yabancı sermayeli Sport Republic grubunun Göztepe hisselerinin %70’ini alması, Türk futbolunda bir dönüm noktası oldu. Göztepe, o tarihten bu yana Türkiye’de bir kulübün nasıl yönetilmesi gerektiğinin dersini veriyor.
Bu sezon yaz transfer döneminde iki önemli futbolcusu Romulo ve Emerson‘u yaklaşık 23 milyon Euro gibi bir bedelle satan Göztepe, bu parayı har vurup harman savurmadı. Sadece 3 milyon Euro harcayarak 20 milyon Euro‘yu kasasına koydu. Müthiş bir scouting çalışması yaparak düşük maliyetli ama takıma çok önemli katkılar sağlayan oyuncular transfer etti:
- Janderson (Vitoria Bahya)
- Juan (Southampton – kardeş kulüp)
- Olaytan (Grenoble – 850 bin Euro)
- Sabra (Elvahdat – 50 bin Euro, 19 yaşında Ürdünlü oyuncu)
- Randy ve Ruan (Atletico Goyanyense)
- Cherny (Stad Laval)
Bu oyuncuların kariyerleri incelendiğinde, bazıları Brezilya dışına bile çıkmamış veya çok vasat kariyerlere sahip olmasına rağmen, Göztepe sistemi içinde parlatılıyorlar. Bu transferlerin başarısında teknik direktör Stanimir Stoylov‘un oyun felsefesine uygun oyuncuların seçilmesi büyük rol oynuyor. Stoylov’un daha önce Bulgaristan ve Kazakistan milli takımları gibi yerlerde görev yapmış, CV’si ilk bakışta göz kamaştırıcı olmayan bir teknik direktör olmasına rağmen, Göztepe’nin onu tercih etmesi, doğru bir teknik direktör scouting‘i örneği olarak gösterildi.
Göztepe, “ayağını yorganına göre uzatan”, kar eden, oyuncu alıp satan ve futbolcuları tekrar yüksek bonservis bedelleriyle başka kulüplere gönderen bir yapı kurmuş durumda. Bu model, Türk futbolundaki birçok kulübe örnek teşkil ediyor. Yüz milyonlarca euro harcanan büyük takımlar karşısında, Göztepe’nin akılcı yönetimiyle neler yapılabileceği bu maçla bir kez daha kanıtlandı. Göztepe, stadı ve taraftar grubuyla daha da büyüyecek bir potansiyele sahip.
Sonuç
Göztepe’nin Beşiktaş karşısında aldığı 3-0’lık galibiyet, sadece bir maç sonucu değil, aynı zamanda Türk futbolunda akılcı yönetim, doğru teknik direktör seçimi ve etkili scouting ile nelerin başarılabileceğinin canlı bir örneği oldu. Beşiktaş cephesinde ise, hem saha içi taktik hatalar hem de oyuncu tercihlerindeki eksiklikler, şampiyonluk hedefleri açısından ciddi sorgulamalara yol açtı. Göztepe, İzmir’de sadece üç puanı değil, aynı zamanda futbolun vizyonunu da kazandı.