Türk Futbolunun Derin Krizleri: Başkanlık Seçimi, Hakemler, VAR ve Medyada Kara Para İddiaları

Türk futbolu, her zamanki gibi hareketli ve tartışmalarla dolu bir dönemden geçiyor. Bu analizde, Fenerbahçe’deki başkanlık seçimi, VAR sisteminin yarattığı sorunlar, medyadaki fonlama iddiaları ve büyük kulüplerin Avrupa’daki performansı gibi sıcak konulara yakından bakacağız. Futbolun sadece saha içinde değil, saha dışında da ne denli karmaşık ve çelişkili dinamiklere sahip olduğunu irdeleyeceğiz.

Fenerbahçe Başkanlık Seçimi ve Saadettin Saran’ın Durumu

Yaklaşan Fenerbahçe başkanlık seçimi, kulislerdeki en hararetli konulardan biri. Ali Koç ve Saadettin Saran’ın yarıştığı bu süreçte, özellikle Saadettin Saran’ın bahis şirketiyle olan ilişkisi dikkat çekiyor. Yasal olarak bir kulüp başkanının bahis işinde aracı kurum olması futbolun etik değerleriyle bağdaşmıyor. Saran’ın şirketi bir bayilik şirketinin büyük bayisi konumunda, yani kardan pay alıyor. Bu durum, başkan seçilmesi halinde yasal yaptırımlarla karşılaşabileceği endişesini doğuruyor. Saran’ın şirketi kuzeninin üzerine devretmesi gibi dolanma yolları olsa da, bunun etik açıdan aynı anlama geleceği belirtiliyor. Seçimi kazanması durumunda, bu konunun sosyal medyada ve basında büyük yankı uyandıracağı öngörülüyor. Hatta genel kurula başkanlık adaylığının kanunen imkansız olduğuna dair bir yazının bile gelebileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Tüm bu süreçte Saadettin Saran’ın neden bu durumu seçimden önce çözmediği bir soru işareti olarak kalıyor. Bazıları bu durumu “danışıklı dövüş” olarak yorumlarken, Saran’ın mağdur edebiyatı yaparak çekilmesiyle Ali Koç’un otomatikman kazanacağı bir senaryo da konuşulanlar arasında. Mevcut duruma rağmen, genel kurul üyelerinin eğilimleri bilinmese de, kamuoyunda 30 milyon Fenerbahçelinin oyları alınsa Ali Koç’un kazanamayacağı düşünülürken, genel kurul üyelerinin Ali Koç’u bir tık daha öne çıkaracağı tahmin ediliyor. Yedi-sekiz yıllık başarısızlığa rağmen Ali Koç’un en az %51, belki %55-65 arasında bir şansının olduğu belirtiliyor.

VAR Sistemi ve Tartışmalı Penaltı Kararları

Video Yardımcı Hakem (VAR) sistemi, Türk futboluna girdiğinden beri tartışmaları beraberinde getirdi. Ofsayt ve kırmızı kart gibi pozisyonlarda hataları %99 oranında azalttığı ve tam otomatik sistemle bu oranın %100’e ulaşacağı ifade ediliyor. Ancak VAR sisteminin en büyük sıkıntısı, penaltı pozisyonlarındaki subjektif yorum farklılıkları. Bir hakemin penaltı olarak gördüğü bir pozisyonu, başka bir hakem penaltı olarak değerlendirmeyebiliyor. Fenerbahçe-Alanyaspor maçındaki son dakika penaltı tartışmaları bunun en güncel örneği. Osterwolde’nin çekilip kendini bırakması ya da 1.5 metreden topun kola çarpması gibi pozisyonlar, yorumdan yoruma değişen durumlar yaratıyor. Bu durum, VAR sisteminin “sakatlığı” olarak nitelendiriliyor. Konuşmacıya göre, VAR’dan herhangi bir takımın özel olarak yararlandığı veya mağdur olduğu söylenemez, çünkü benzer pozisyonlar farklı yorumlarla farklı takımlar lehine veya aleyhine sonuçlanabiliyor. Penaltıların %80’i net olsa da, %20-30’luk bir “gri alan” her zaman kalıyor.

Futbolda ve Medyada Kara Para İddiaları

Futbol, günümüzde ilaç veya silah endüstrisi gibi büyük bir para endüstrisi haline gelmiş durumda. Atılan bir golün şampiyonluk getirmesi ve beraberinde yüz milyonlarca avro kazandırması, sektördeki finansal büyüklüğü gözler önüne seriyor. Bu durum, bahis sektörü, transfer yolsuzlukları ve futbolcuların, hakemlerin, antrenörlerin veya menajerlerin haksız kazançları gibi karanlık alanları da beraberinde getiriyor. Bitcoin gibi kripto paraların izlenemez yapısı, şike ve rüşvet gibi yasa dışı faaliyetleri kolaylaştırma potansiyeli taşıyor. Eğer devlet kurumları tarafından takip edilemezse, Bitcoin transferleri futbolun yanı sıra dünyadaki her türlü yolsuzluk için açık bir kapı oluşturuyor.

Medyada Fonlama ve Etik Sorunlar

Futbol medyasında da benzer bir “kara para” sorunundan bahsediliyor. Kulüp başkanları veya yöneticileri, bazı medya mensuplarını veya spor yorumcularını “fonlayarak” kendi kulüplerinin lehine kamuoyu oluşturmaya çalışabiliyor. Ayrıca menajerler, pazarlayacakları oyuncuların değerini artırmak için spor yorumcularına para ödeyerek veya menfaat sağlayarak oyuncularını “parlatıyorlar.” YouTube gibi dijital platformların düşük maliyetle kurulabilmesi, kara para aklama veya yasa dışı bahisçilerin bu platformlar üzerinden faaliyet göstermesi için uygun bir zemin hazırlıyor. Kulüp yöneticileri veya menajerler, belirli YouTube kanallarını destekleyerek kendi gündemlerini oluşturabiliyor, rakiplerini kötüleyebiliyor veya seçecekleri adayları destekleyebiliyorlar. Bu durum, futbolun en düzgün objesinin top olduğu ironisini ortaya koyuyor.

Ali Koç’un Liderliği ve Federasyon Eleştirileri

Ali Koç’un Fenerbahçe başkanlığı dönemindeki icraatları, camia içinde bile eleştirilere neden oluyor. Koç’un geçmişte Galatasaray’ın hakemlerden faydalandığına dair “yapı” iddiaları, Fenerbahçe’nin kendi başarısızlıkları karşısında inandırıcılığını yitirmiş durumda. Özellikle Fenerbahçe-Alanyaspor maçındaki 2-2’lik beraberlikte, kaleci İrfan Can’ın hatalı golü asıl sorumlu olarak gösterilirken, Ali Koç’un tüm suçu hakemlere ve federasyona atması tutarsız bulunuyor. Koç’un aynı gün içerisinde federasyonu övüp, maç sonrası ağır eleştiriler yöneltmesi, “yalancı çoban” benzetmesiyle açıklanıyor. “Halkı sokağa dökeriz” gibi ifadelerin ise Sporta Şiddet Yasası’na aykırı olduğu ve kabul edilemez olduğu belirtiliyor. Ali Koç gibi Harvard mezunu, önemli bir holdingin patronu olan bir ismin bu denli tutarsız konuşmalar yapması, Fenerbahçe camiasını temsil etme biçimi açısından eleştiriliyor. Futbolcuların basın toplantısına zorla getirilmesi de Ali Koç’un talimatı olarak yorumlanıyor.

Fenerbahçe’yi sponsorluklarla rehin aldığı iddialarına karşı, Ali Koç’un seçimi kaybetmesi halinde sözleşme vecibelerini yerine getireceğini ancak sonrasında desteklemeyeceğini belirtmesi, “Küçük adam” benzetmesiyle değerlendiriliyor. Gerçek sevdanın, seçimi kaybetse bile kulübe maddi destek sağlamaya devam etmek olduğu vurgulanıyor.

Jose Mourinho ve Fenerbahçe İlişkisi

Jose Mourinho’nun Fenerbahçe teknik direktörlüğü dönemi de tartışmalarla dolu. Mourinho’nun birçok eleştirisi ve açıklaması (Okan Buruk’u maymun gibi zıplamakla suçlaması, Türk futbolunu Güney Amerika’daki mafya liglerine benzetmesi vb.) Ali Koç tarafından uzun süre tolere edildi. Ancak Mourinho’nun Benfica maçı öncesi transfer politikalarını eleştirmesi ve “kime alacağımı bilmiyorum” demesi, Ali Koç’un sabrını taşıran son damla oldu ve Portekizli hoca görevden alındı. Mourinho’nun daha sonra Benfica’ya giderken “Fenerbahçe seviyemde değildi, hata yaptım” şeklindeki küstah, aşağılık ve ahlaksızca ifadeleri sert bir dille eleştirildi. Ekmek yediği kaba pislik atan bu tavır, Mourinho’yu “special yavşak” olarak nitelendirilmesine yol açtı. Fenerbahçe’nin Mourinho yönetiminde Glasgow Rangers ve Benfica gibi “dünya devi olmayan” takımlara elenmesi, bu seviye farkı iddialarını daha da sorgulatıyor.

Galatasaray’ın Avrupa ve Lig Performansı Paradoksu

Galatasaray, Okan Buruk yönetiminde Türkiye liginde üç yıl üst üste şampiyonluklar yaşayarak büyük başarılara imza atarken, Avrupa’da tam tersi bir tablo çiziyor. Frankfurt’tan beş gol yiyerek Şampiyonlar Ligi’ne başlaması, geçen yıl Young Boys gibi görece zayıf bir takıma elenmesi, Riga ve Alkmaar gibi takımlara puan kaybetmesi, bu çelişkinin ana hatlarını oluşturuyor. Ligde bu denli dominant bir takımın Avrupa’da vasat rakiplere karşı bu kadar başarısız olması bir paradoks olarak nitelendiriliyor. Geçmişte Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kazanırken hem ligde hem Avrupa’da başarılı olduğu hatırlatılarak, bu durumun sadece şanssızlıkla açıklanamayacağı vurgulanıyor. Okan Buruk’un bu Avrupa başarısızlıklarının baş sorumlusu olduğu ifade ediliyor.

Okan Buruk’un Geleceği ve Hakem Eleştirileri

Okan Buruk’un geleceği, Galatasaray için “bıçak sırtı” bir karar. Türkiye ligindeki başarısına rağmen Avrupa’daki kötü gidişatın onu gönderme baskısı yaratacağı, ancak yerine Fatih Terim veya Arda Turan gibi isimlerin gelmesinin Avrupa’da başarıyı garantilemeyeceği belirtiliyor. Okan Buruk’un Frankfurt maçındaki 5-1’lik yenilgi sonrası hakemleri eleştirmesi ise “akılsızca, strateji yoksunu ve futbol cahili” olarak yorumlanıyor. Beş gol yemiş bir takımın teknik direktörünün, kendi hatalarını görmezden gelip hakemi suçlaması, kamuoyunda ciddiye alınmayan komik bir duruma düşmesine neden oluyor. Yunus Akgün’ün attığı golden sonra Kerem’e yaptığı gönderme ve ardından kendi hatasından gol yenilmesi, “cahillik” ve “görmemişlik” olarak nitelendiriliyor.

Serdar Ali Çelikler’in “Türk hakemi olsa maç 2-2 biterdi, Galatasaray kazanırdı” yorumu ise abartılı bulunuyor. Türk hakemlerinin de olsa, o maçtaki bireysel hatalar ve kötü oyun nedeniyle sonucun değişmeyeceği vurgulanıyor.

Hakem Yorumcuları ve İzmir Çetesi İddiaları

Mevcut hakem yorumcularının (Bünyamin Gezer, Bülent Yıldırım, Deniz Ateş Bitnel, Bahattin Duran, Deniz Çoban) hemen hemen hepsinin benzer kalitede olduğu ve “7” puanlık bir performans sergilediği belirtiliyor. Fırat Aydınus’a ise “9” puan verilerek diğerlerinden ayrıştırılıyor.

Fenerbahçe-Alanyaspor maçındaki Cihan Aydın ve VAR hakemi Onur Özütoprak’ın kararları ele alınırken, özellikle tartışmalı penaltı pozisyonları üzerinde duruluyor. Konuşmacı, mevcut federasyon ve Merkez Hakem Komitesi’nin (MHK) her şeyi doğru yaptığını söylemese de, işin içinde “kriminalite, illegalite, ahlaksızlık, entrika olmadığını düşündüğü” için desteklediğini belirtiyor. Geçmiş dönemlerdeki Mehmet Büyükekşi gibi federasyon başkanlarının söylemleriyle hakemler üzerinde manevi baskı kurarak entrika yarattığı örnekleri veriliyor.

“İzmir Çetesi” gibi iddiaların ise Ali Koç’un dolduruşa gelmesiyle ortaya atıldığı, aslında mevcut MHK’yi değiştirmek isteyen eski hakemler tarafından yayılan dezenformasyon olabileceği ifade ediliyor.

Sonuç

Türk futbolu, hem iç sahada hem de Avrupa arenasında çelişkili bir tablo çiziyor. Başkanlık seçimlerinden VAR kararlarına, medyadaki fonlamalardan teknik direktör performanslarına kadar birçok alanda derin tartışmalar yaşanıyor. Bu karmaşık yapının, futbolun ruhunu zedelediği ve şeffaflık ihtiyacını ortaya koyduğu aşikar. Futbolun sadece bir oyun olmaktan çıkıp devasa bir endüstriye dönüşmesiyle birlikte, etik değerlerin ve şeffaflığın önemi her zamankinden daha fazla hissediliyor. Saha dışı gelişmelerin saha içine yansıması, Türk futbolunun geleceği için ciddi endişeler yaratıyor.